IQNA

Kur’an’ın bakış açısına göre bilim ve bilgi

9:28 - August 04, 2022
Haber kodu: 3476962
Genel olarak şuur, ilim ve cehaletten kurtuluş, Kur’an’ın müntesiplerine temel vurguları arasındadır. Çünkü ibadet ve din ancak ilim ışığında mümkündür. Kur’an’da ve dini öğretilerde ilimle yapılan ibadetin, cahilce yapılan ibadetten yüzlerce kat daha değerli kabul edilir.

Kur’an-ı Kerim daha ilk nazil olan “Yaratan Rabbinin adıyla oku” (Alak suresi :96/1) ayetiyle bağlılarını bilgi edinmenin en önemli yolu olarak okuma ve araştırmaya teşvik etmiştir. Bunun yanında pek çok ayette temel bilgi vasıtasıları olarak kalem(Alak 96/4-El Kalem68/1), mürekkep (Kehf 18/109) ve yazıdan bahsetmiş (Şûrâ 42/52) bilgiye sahip olanlarla bilgiden mahrum kalanların asla bir olamayacağını (Zümer 39/9) bildirerek bir güç olarak bilginin değerine işaret etmiştir. İslam bilgiyi kutsal görmektedir. Çünkü netice itibariyle bütün bilgiler Allah’ın isim ve sıfatlarının bir tecellîsini konu edinmektedir

İnsanın doğal eğilimlerinden biri gerçeği aramak, insanın yeteneklerinden biri de gerçekleri tanıma yeteneğidir. Kendini ve çevresindeki dünyayı bilmek, insanın özelliklerinden biridir. İnsan kendini bilmekle başka şeyleri de bilebilir ve hatta Allah’ı ​​bile tanıyabilir. İnsanın kendini tanıması tüm bilglerin başlangıcıdır. İlk olarak, ona diğer bilişlerin gerekliliği ortaya çıkar. Çünkü varlığının , zaaflarının ve eksikliklerinin farkına varır ve nihai hedefe doğru hareket etmenin yolunu ve yolunu bilmenin gerekliliğini anlar ve ikinci olarak onun için başka bilişler mümkün olur.

Bu nedenle, bilim ve bilgiyi öğrenmenin önemi ve imkanı, bize kendini bilme yoluyla ortaya çıkar. İnsan varoluşunun mükemmelliğine ve amacına ulaşmak için bilim gerekli ve önemli olduğunda, gerçekleri anlama yeteneğini geliştirmek de önemli olacaktır. İnsan bilişi, gerçekleri anlamada ne kadar yetenekli olursa, varış yerini, yolu ve hedefe doğru ilerlemenin önündeki engelleri o kadar iyi bilir ve kemale ulaşma olasılığını o kadar iyi sağlar. Ve tam tersi, insan idrakinin etkinliğini kaybederse, mükemmellik yolunda ilerlemek imkansız hale gelir ve hataya ve yıkıma yol açar.

İslam dininde insanları birbirinden ayırmanın yönlerinden biri de ilim ve bilgi öğrenmek olduğu için ilim öğrenmek ve hakikati bulmaya çalışmak önemli bir konudur. Zümer suresi 9. ayetinde belirtildiği gibi: “( Bu adam mı,) yoksa âhiret kaygısıyla ve rabbinin rahmetine nâil olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibadete veren kişi mi (daha iyi)?” De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” Doğrusu ancak akıl iz‘an sahipleri bunu anlar.”

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” cümlesi, daha genel olarak –hangi konuda olursa olsun– ilmin yani doğru bilginin Allah katında mutlak bir değer olduğuna işaret eder. Esasen iman da ilim sayesinde kazanılır. Nitekim kaynaklarda ilim, “bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle örtüşen inanç” (itikad) şeklinde tanımlanır . Kur’an-ı Kerim’de gerek dinî gerekse din dışı konularla ilgili olarak ilim kelimesi ve türevlerinin 750 defa geçmesi, bilginin ve bilme faaliyetinin önemine işaret eder. Şu halde davranış ve uygulama planında olumlu sonuçlar doğurmayan veya kötülüklere alet edilen bilgi, kıymeti bilinmemiş, şükrü eda edilmemiş bir nimet olup ayrıca sorumluluğu gerektirir. Nitekim bir hadiste, sadece basit dünyevî emellere ulaşmayı amaçlayan ve bu suretle bilgisini kötüye kullananlar “erdemsiz bilginler” diye anılmıştır.

Bu imtiyaz ilim arayanların diğerlerinden daha yüksek bir seviyeye ulaşması için tasarlanmıştır. Mücâdele suresi, 11. ayeti:” Ey iman edenler! Size, bulunduğunuz toplantılarda “Yer açın” dendiğinde yer açın ki Allah da size genişlik versin. “Davranıp kalkın” dendiğinde de kalkın ki Allah içinizden (gerçekten) iman etmiş olanları ve ilim sahibi olanları yüksek derecelere çıkarsın. Yapıp ettiklerinizden Allah tamamen haberdardır.”

Ayette “ilim verilenler”den söz edildiği için İslam’da ilmin yeri ve önemiyle ilgili geniş açıklamalar yapılır

Önceki ayetlerden gerekli çıkarımı yaparak Allah’ın ilminin kuşatıcılığına ve herkesin bir gün O’nun huzuruna çıkarılıp hesap vereceğine yürekten inanan, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in üzerinde önemle durduğu ahlâk ilkelerine riayet eden, dolayısıyla başkalarına zarar verici davranışlardan olabildiğince uzak durmaya çalışan müminler, 11. ayette bu ilkelerden hareketle müslümana yaraşır sosyal davranış kuralları geliştirmeye yönlendirilmekte; gösterilen örnek (gerektiğinde yer açma ve yerini başkasına verme örneği) ışığında, yalnız zarar vermekten kaçınma değil aynı zamanda gönül alma ve toplumsal kaynaşmayı sağlama amaçlı, terbiye ve incelik örneği görgü kurallarına riayet etmeleri özendirilmektedir. 

Bu şekilde, her milletin bilim adamları ve bilginleri başkaları için bir mercii noktası haline gelir. Bu konu Kur’an-ı Kerim’in  Nahl suresi, 43. ayetinde şöyle vurgulanır: “Senden önce de ancak kendilerine vahiy indirdiğimiz kişileri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız bilgi sahibi olanlara sorun.”

 

Etiketler: bilgi ، bilim ، insan ، hakikat arayışı ، kuran
captcha